Romanya’nın yardıma muhtaç olmaktan örnek olmaya olan yolculuğu dünya çapındaki ülkelere ders oluyor.
1989’daki Romanya Devrimi, kırk yıllık komünist egemenliğe son verdiğinde, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’ya dökülenler yalnızca insanlar değildi.
Dünyanın en baskıcı rejimlerinden birinin altındaki yaşam imgeleri, hikayeleri ve anıları yabancı gözlemcilerin ilgisini çekti. Ancak hiçbiri, 100.000’i endüstriyel büyüklükteki bakım evlerinde sürünmüş, birçoğu yıllarca süren istismar nedeniyle zayıf düşmüş, travmatize edilmiş ve gözle görülür şekilde etiketlenmiş olan, Romanya’nın çocuklarının durumunda daha fazla acı verici değildi.
UNICEF Romanya’daki eski bir Çocuk Koruma Görevlisi olan Voica Pop, “Herkes müdahale etmek istedi – bir tür acil durum yardımı gibi” diye anımsadı. Yabancı gözlemciler ve ev sahibi eylemciler, uygun olmayan kurumları kapatmaya ve ülkenin unutulan çocuklarını evlât edindirmek için çabalarken, para akın akın aktı.
Neredeyse 30 yıl sonra, bu “kurumsuzlaştırma” süreci halen devam etmekte, ancak Romanya’nın yolculuğu, acil yardım ihtiyacında olmaktan çocukların en başından bakıma girmelerinin önlenmesine nasıl geçileceğinin bir örneği haline geldi.
Dünyada – Ruanda’dan Brezilya’ya – benzer hareketler hız kazanıyor, ancak Romanya’nın bakım sistemlerini yeniden düzenleme mücadelesinden ne gibi dersler çıkarabilir?
DEVRİM VE TEPKİ
Romanya’nın korkutucu Komünist diktatörü Nicolae Ceausescu, 1965’te iktidara geldiğinde, doğum oranlarında devlet tarafından zorlanmış bir artışla hızlı ekonomik genişlemeye öncelik verdi.
Ceausescu, 1966’da doğum kontrolü ve kürtajı yasakladı. Hemen ardındansa çocuksuz ailelere vergi zorunluluğu takip etti. 45 yaşın altındaki kadınların aylık jinekolojik muayenelere katılması zorunluydu ve gebeler ise çocuğun doğumuna kadarki süreç boyunca güvenli bir şekilde taşınmasını sağlamak için yakından izlenirdi.
1966 ve 1989 arasında, anne ölüm oranı neredeyse iki katına çıktı ve bölgesel yoksulluk, birçoğunu taşımak zorunda kaldıkları çocukları yetiştiremez duruma getirdi. Devlet yetkilileri tarafından teşvik edilen doktorlar, özellikle engelli çocukların evlere yerleştirilmesini tavsiye etti.
“Romanya’da sosyal hizmet görevlileri yoktu” dedi Pop, çünkü devlete göre “Romanya sosyal sorunların var olamayacağı bir rejime sahipti. Saçma ama partinin benimsediği siyaset buydu.”
Takip eden yıllarda, Romanya’nın evleri 100.000’den fazla çocuğu ağırlamak için dolup taştı ve sadece küçük bir azınlık yetimdi. Bunun yerine, yoksulluk, ihmal ve yetersiz devlet desteği çoğu çocuğu bakıma muhtaç bıraktı.
1989’da rejim çöktüğünde ilk öncelik, harap olan binaları hızlıca onarıp yiyecek ve giyecek sağlamak ve ağır hasta olanlara ise tıbbı bakım sağlanarak evlerin içindeki çocukların hayatını kurtarmaktı. Kurumsuzlaştırma hareketinin bu ilk aşamasında, “kapsamlı bir yaklaşım için zaman yoktu”, dedi Pop. Ancak 1990’lar devam ettikçe acil durum müdahalesi stratejik bir misyon haline geldi.
Uluslararası bağışlar verimliliğini sürdürdü ancak çocuklara yardım etme baskısı – çoğu ağır hasta olan – on yıllık sürecin başlangıcında olduğun bile daha azdı.
Ülke, çocukları mümkün olduğunca aile ortamlarında tutmaya öncelik vererek, ilk resmî koruyucu aile bakım sistemini geliştirdi.
Bununla birlikte bazı politikalar tartışmaya yol açıcıydı. Zaman zaman yeterli güvenlik kontrolü olmadan Romanyalı çocukların yabancı uyruklular tarafından yaygın olarak evlât edinilmesi birçok çocuk koruma uzmanını alarma geçirmişti.
Romanya’nın AB üyeliğine giriş süreci başlayınca daha sıkı çocuk koruma politikaları oluşturulmuş ve doğrudan cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurumsuzlaştırma sürecine rehberlik edecek bir ofis kurulmuştu. On binlerce çocuk devlet bakımından çıkarılmıştı.
Ancak sonra kırılma gerçekleşti. 2008 ekonomik krizi, kurumsuzlaştırma çabalarının önüne geçti. Finansman akışı duruldu, uluslararası yardımın yanı sıra siyasi irade de düşüş yaşanmıştı.
Ancak 2014’te, çocukların bakım sistemine girmesini tamamen önlemeye odaklanan ilk ulusal eylem planı ortaya çıkmıştır.
Eski tarz kurumların kapatılması bir öncelik olarak kaldı. Ancak politika stratejisi, çocukların bakıma muhtaç olmalarına engel olmak için ortaklaşa politikayı geliştiren UNICEF Avrupa ve Orta Asya Bölgesel Danışmanı Aaron Greenberg sözleriyle “musluğu kapatmak” için çabaladı.
MUSLUĞU KAPATMAK
Politikayı ortaklaşa geliştiren Ulusal Çocuk Haklarını ve Evlat Edinmeyi Koruma Otoritesi Başkanı Gabriela Coman da, başarılı kurumsuzlaştırma için devletin ve STK’ların süreç hakkındaki düşünce biçimini değiştirmesi gerektiğini savundu.
“Kurumsuzlaştırma bir kurumun veya yüzlerce kurumun kapatılması anlamına gelmiyor, içindeki her çocuğun değerlendirilmesine dayanan karmaşık bir süreç anlamına geliyor” dedi.
Romanya’da, bu gerçekleştirme, Dünya Bankası ile yürütülen sağlam bir çalışmanın ardından geldi ve politikanın üç alana odaklanması gerektiğini ortaya koydu:
Kurumsallaşma nedenlerini ele almak ve önlemek; evlerdeki bakım kalitesini artırmak; ve çocukların sistemden çıkıp ailelerine ya da alternatif bakımlarına geri dönmelerine yardımcı olmak için kanıtlanmış yöntemleri örnek almak.
Bakım evlerinin kapatılması hala nihai amaçtır – politika stratejisi, eski tarzdaki tüm kurumların 2022 yılına kadar kapatılmasını vadeder ve yedi yaşın altındaki tüm çocukların Çocuk Esirgeme Kurumlarında yetişmesini yasaklayan bir yasa hemen yürürlüğe girecektir.
Ancak, ulusal stratejinin odağı, halihazırda bakımda olan çocukların çok ilerisindedir. Bunun yerine, hükümet sosyal çalışanlarına ağır yatırım yapıyor – hem sayılarını çarpıcı bir şekilde arttırıyor hem de kurumsallaşma (bakım sistemine girme) riskindeki çocuklara yönelik uyarı işaretlerinin tanınması ve önlenmesi adına eğitim veriyor.
Yoksulluk, madde bağımlılığı veya güvensiz konut nedeniyle aile içindeki güvenlik açıklarını ele almak, sosyal hizmet çalışanlarının genişleyen görev alanına girecektir. Ayrıca, bakım sistemine girme riski en fazla olan engelli çocukları ve ailelerini desteklemek için uzman eğitimi hükümet tarafından verilecek.
Yerel otoriteler artık kendi yetki sınırlarındaki kurumsallaşmanın itici güçlerine dayanarak kendi planlarını geliştirmeleri için Ulusal Çocuk Haklarını ve Evlat Edinmeyi Koruma Otoritesi’den (ANPCDA’dan) destek alıyorlar. Hem sosyal bakımın en iyi uygulanması hem de kurumsuzlaştırma süreci için ödeme yapılması adına AB yapısal fonlarından nasıl yararlanılacağı konusunda eğitim sağlanacaktır.
ÇIKARILAN DERSLER
Pop, ülkenin bütün amaçlarının 2022’ye kadar ulaşılacağına dair olan şüphelerini dile getirdi: “Eğer süreçteki hızımız aynı devam ederse, olası vaadleri görmenin mevcut taahhütlerde belirtilenden daha uzun süreceğini düşünüyorum. Sonuçları iki yıl içinde elde etmenin bir yolu olmadığını düşünüyorum ” dedi ancak bunu da ekledi,“ artık gerçekten güçlü temellerimiz var. ”
Romanya’nın hikâyesinden çıkarılacak ilk ders, devlet kurumları arasında sıkı bir bağ kurulmasının önemidir. Çocukların bakıma girmelerinin asıl nedeninin çocuğun ebeveynlerinin ölümünden çok, yoksulluk, evde madde bağımlılığı ya da şiddet olduğunun anlaşılması ve çocuk koruma sistemlerinin, sağlık sistemleri, istihdam destek kuruluşları ve eğitim sistemi ile uyumlu olması gerekmektedir.
Çocuklar, sadece karmaşık toplumsal sorunların temel nedenleri çözülürse kurumlardan kaçınabilir.
İkincisi, siyasi irade ihtiyacıdır. Kurumsuzlaştırma, o kadar karmaşık bir süreçtir ki, eğer hükümette güç sahibi olanlar, davalarının sıkı savunucusu değillerse, süreç sarsılır. Ulusal Çocuk Haklarını ve Evlat Edinmeyi Koruma Otoritesi 2000’lerin ortalarında Başkanlık Ofisi’nden çıkarıldığında, kurumsuzlaştırma sallantıda kalmıştır.
Üçüncüsü ise her ülkeye özgü şekilde ailelere ve topluluklara direnç kazandırarak çocukların bakıma muhtaç kalmalarını önlemeye öncelik vermektir.
Çocukların çocuk esirgeme kurumlarında yetişmeye mecbur kalmalarını önlemenin en iyi yolu onların en başından bakıma muhtaç kalmalarını önlemektir. Bu, Brezilya ve Ruanda’da kalabalık ailelerde bakıma odaklanmak anlamına gelirken, Bulgaristan’da ise engelli çocukların çocuk esirgeme korumasına muhtaç kalmalarına yol açan konulara öncelik vermektir.
Romanya, zayıf olan sosyal hizmetler sistemini güçlendirerek kendi güvenlik açığını çözmeyi umut ediyor.
Bütün eleştirilerine rağmen Pop umutlu kalmaya devam ediyor. “Bence Romanya, kurumsuzlaştırmayı yalnızca kurumların kapatılması olarak değil de dağılma riskinin olduğu aileleri desteklemeye odaklanmak olarak değerlendirerek öncülük ediyor.” Dedi.
Süreç henüz savunucuların umut ettikleri ilerlemenin gerisinde kalsa da,sonunda kapsamlı bir yaklaşım geliştirmek de bir umuttur.
Bu yazı, Hayat Sende Derneği için Gizem Demir tarafından aşağıdaki bağlantıdan Türkçe’ye “Gayriresmi resmiden üstündür.” ilkesiyle çevrilmiştir.
Yazının orijinal linkline ulaşmak için tıklayınız.
Siz de Hayat Sende’ye bağışta bulunun, koruma altındaki çocuk ve gençlerin hayatlarına umut olun. Bağışlarınız için tıklayın.