Koruyucu Aileler Ve Evlat Edinen Aileler İçin Oyun Terapisi – Filial Oyun Terapisi

“Çocuklar “Kötü bir gün geçirdim, konuşalım mı?” demezler, “Oynayalım mı?” derler.”  LAWRENCE J. COHEN

Yetişkinler yaşadıklarını, duygularını cümlelerle ifade edebilirken çocuklar bunu oyunlarla yaparlar. Oyun, çocuğun kendini anlatabildiği, geliştiği, iç dünyasını yansıttığı bir alandır. Oyun oynamak; çocukların duygusal, sosyal, bilişsel, fiziksel gelişimlerine yardımcı olur. Bazen çocuk yaşadığı yoğun duyguları ifade etmek yerine oyuna başvurur ya da kendini ifade etme becerisi yeterince gelişmediğinde de oyun bunun için işlevsel bir yoldur. Tüm bunları bilinçli olarak yapmayabilir fakat bir çocuğun oynadığı oyundan o çocuğun neler hissettiğini, neler yaşadığını anlayabiliriz. Çocuk, bilinçdışında olup bitenleri kurduğu oyunlarla, seçtiği oyuncaklarla yansıtır.  Yani oyun aslında iyileşmenin de bir parçasıdır. Çünkü çocuk, oyun aracılığıyla ifade edemediği duyguları dışa vuracak ve başa çıkma becerileri geliştirecektir. 

Oyun terapisinde oyunun bu gücünden faydalanılır. Oyunlar ve oyuncaklar kullanılarak çocukla iletişim kurmaya çalışılır ve çocuğun olumsuz davranışlarının değişmesi amaçlanır. Oyun terapisi, çocukların kendilerini cümleler yerine oyunlarla ve oyuncaklarla ifade edebilmelerinin sağlanacağı en uygun terapi yöntemidir. Oyun odasında oyun terapisti ile istedikleri şekilde oynayabilmeleri için kendilerini güvende hissetmeleri sağlanmaya çalışılır. Süreç boyunca çocuklara duygularını, sorunlarını, yaşadıklarını ifade edebilmeleri için farklı türde birçok oyuncak sunulur.

Oyun terapisi 2-12 yaş arası çocuklara uygulanan bir terapi yöntemidir. Bu terapi yöntemi;

  • Aile içi çatışma olan, boşanma ya da ayrılıkla baş etmeye çalışan çocuklar,
  • Duygusal, fiziksel ya da cinsel tacize uğramış çocuklar,
  • Evlat edinilmiş çocuklar,
  • Sevilen birinin ölümü ya da hastalığı ile uğraşan çocuklar,
  • Aile içi şiddet gören çocuklar,
  • Kronik hastalık ile mücadele eden çocuklar,
  • Dikkat eksikliği tanısı almış olan çocuklar,
  • Öfke kontrol bozukluğu olan çocuklar,
  • Özgüven problemleri yaşayan çocuklar
  • Ayrılık anksiyetesi yaşayan çocuklar,
  • Aşırı utangaçlık yaşayan çocuklar,
  • Kaygı bozuklukları ve çocukluk korkuları (yalnız kalma, karanlık, hayvan korkusu) yaşayan çocuklar,
  • Depresyon, davranış bozuklukları, uyku bozuklukları yaşayan çocuklar,
  • Seçici konuşmamazlık yaşayan çocuklar,
  • Düşük benlik saygısı olan çocuklar,
  • Öğrenme güçlüğü ya da diğer okul problemleri yaşayan çocuklar,
  • Kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklar,
  • Beslenme sorunları, alt ıslatma sorunları ve tırnak yeme-parmak emme sorunları yaşayan çocuklar,

için fayda sağlayabilir.

Oyun terapisinin 3 türü bulunmaktadır: çocuk merkezli oyun terapisi, deneyimsel oyun terapisi ve filial oyun terapisi. Koruyucu aileler ve evlat edinen aileler için özellikle filial oyun terapisi oldukça yararlı olabilir.

Filial terapi, ailelerin çocuklarının davranışları üzerine eğitildikleri, oyun ve aile terapisinin birleştirildiği çocuk odaklı psikoeğitim içeren oyun terapisi modelidir. Çocukların gelişiminde ebeveynlerin büyük etkisi olduğu için terapiye ebeveynleri dahil etmek süreci daha etkili, kalıcı ve hızlı hale getirir. Bu terapi yönteminde ebeveynlere çeşitli filial terapi teknikleri öğretilir, çocuklarıyla nasıl oynayabilecekleri gösterilir, yeni ebeveynlik becerileri kazandırılır ve ebeveynlerin çocukların psikolojisini anlamaları sağlanır.

Ebeveynlerin çocuklarıyla filial terapi tekniklerine göre oyun oynamaları çocukların,

  • Aileleriyle iletişimlerinin güçlenmesini,
  • Duygularını daha iyi anlamalarını,
  • Sorun çözme becerilerinin gelişmesini,
  • Sorumluluk alabilmelerini,
  • Özgüvenlerinin ve özsaygılarının artmasını sağlar.

Çocuklarını anlayan, onlarla doğru bir şekilde oynayabilen ve zorluklarla etkili bir şekilde baş edebilen ebeveynler sayesinde sorunlar azalır ve ortaya çıkabilecek problemler için önceden önlem alınmış olunur.

Filial terapi; hem gelişimi normal bir şekilde devam eden hem de duygusal, davranışsal veya gelişim güçlüğü olan çocuklar için uygulanabilir. Bir yandan önleyici bir yandan da tedavi edici bir yaklaşımdır. Bu terapi yöntemi çocukların baş etmeye çalıştıkları sorunların azalmasını veya baş etmesi gereken bir sorunu olmayan çocukların yeni beceriler edinmesini sağlar. Ayrıca filial terapiyle birlikte tüm aile üyeleri arasındaki ilişkiler güçlenir. Sonuç olarak, evlat edinen aileler ve koruyucu aileler için çocuğun ve ailenin birbirlerini tanımaları, iletişimlerini güçlendirmeleri için filial oyun terapisi oldukça faydalı olacaktır.

KAYNAKÇA

Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Üzerine Odaklanan Bir Oyun Terapisi Yaklaşımı: Filial Terapi, Banu Tortamış Özkaya, 2015, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar

3-10 Yaş Arası Gelişimsel Problemleri Olan Çocuklarda ve Ebeveynlerinde Filial Terapinin Etkisinin İncelenmesi, Gülçin Güler Öztekin ve Arzu Gülbahçe, 2019, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi

Filial Terapi Süreci (oyunterapileri.com)

Oyun Terapisi | Psikolog Merkezi

Bu yazı Munise Tanrıkulu tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmıştır.

Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.

KORUMA ALTINDA YETİŞEN ÇOCUKLARDA BAĞLANMA

Bağlanma, bebeklerle bakım verenleri arasında duygusal olarak kurulan olumlu ve olumsuz ilişkiyi ifade eder. Bağlanma davranışları ise bebeğin, anne-babasıyla veya kendisine bakım veren kişi ile iletişimde kullandığı davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Yani bağlanma en genel anlamda iki insan arasındaki yakın duygusal ilişki sonucu oluşan bağ olarak tanımlanmaktadır. 

Bağlanma Kuramı çocuk ve birincil bağlanma figürüyle iletişimi odağına almaktadır. Bu kurama göre yeni doğan bebekler, yalnızca onlara bakmaya ve korumaya istekli bir yetişkinin varlığında yaşamlarını sürdürebilirler. Henüz becerilerinin yeterli derecede gelişmemiş olmasına bağlı olarak bebeğin, kendisine bakım veren kişiye bağımlı olduğu görülür, bu bağımlılık sürecinde bakım verenle kurduğu birebir ilişki ise, onun zihinsel ve duygusal gelişimi için son derece önemlidir. Ayrıca çocuğa bakmakla yükümlü kişiler de çocuğun bakımını sadece bir görev olarak algılamazlar, bundan mutluluk ve tatmin de sağlarlar. Çocukla yaşadıkları etkileşimin sonucunda onunla aralarında hissettikleri bağ giderek güçlenir. Bu bağlanmanın oluşması sonucunda bebeklerde emme, uzanma, gülümseme, ağlama vb. davranış özellikleri etkili olur. Çocuk, birincil bağlanma figüründen ayrı kaldığında davranışlarında sapmalar olabilir, anksiyete davranışı sergileyebilir ve bu davranışlar bireyi olumsuz etkileyebilmektedir. Gelişim dönemlerine göre bağlanma stillerinin incelenmesi davranış sapmalarının anlaşılmasını sağlamıştır.

1.Aşama: Ön Bağlanma: İlk iki aylarında bebekler, insanlar ve nesneleri birbirinden ayırmayı öğrenir. 

2.Aşama: Oluşum Halindeki Bağlanma: 2-8 aylık arası bebekler, bakım verenleri ile yabancıları ayırt eder hale gelir. Bakım verene daha olumlu tepkiler verir ve ayrıldıklarında kızarlar.

3.Aşama: Gerçek Bağlanma: 8-18 aylık arası bebekler, bakım verenlerin daha ayrıntılı inceler, tepkilerine daha fazla ilgi gösterir, karşılık verir ve onlara yakın durmaya çalışırlar.Bakım verenlerinin tepkilerine daha fazla ilgi gösterirler. 

4.Aşama: Karşılıklı İlişkiler: 18 aylıktan itibaren çocuklar bakım verenleriyle ilişkilerinde daha hassastırlar. Sevgi, ilgi ve fiziksel temas arayışını ifade ederler.

Bağlanma teorisi John Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortak teori çalışmasıdır. İngiliz asıllı bir psikolog olan Bowlby, bu teoriyi üretirken kendi çocukluk döneminden ilham almıştır. Annesi, çocukken fazla ilginin çocukları şımartacağını düşündüğünden dolayı sadece günde 1 saat görmesi, kendisine bakım verenin evden ayrılması ve annesinin ölümünden kalan travmalardan yola çıkarak bu teoriyi üretmiştir. 

Bowlby’e göre ruh sağlığı için önemli olan noktanın anne ve bebeğin aldığı keyiftir. Bebeğe birincil bakım verenin bebeğin sürekli yanında olması, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılaması, çocuğun davranışlarında sapma olmasını ve psikopatolojiye dönüşmesini engellemektedir. 

Bowlby’ın yaptığı araştırmalara göre bakım veren ile çocuk arasında kurulan güvenli bağ sayesinde çocuğun, sevgi ve onaylanma ihtiyacı karşılanır. Bunun yanında bağlanmanın; bakım verenin, çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayarak güven duygusunu öğretmesi gibi işlevleri vardır. Çocuk değerli ve önemli olduğu hisseder. Böylece çocuk çevresini tanıyabilecek  ve keşif yapabilecek sonra da güvenli bölgesine yani bakım verenine geri dönebilecektir. 

Bowlby’ye göre bireyin değişkenliği 0-4 yaş arasıdır ve büyüdükçe bireyin değişime direnci artar. Ainsworth ise metodolojisi sayesinde Bowlby’nin teorilerini keşfetmiştir. Bebeğin bağlanma figürünü güvenli bir liman olarak gördüğünü vurgulamıştır.  Bebek için tanıdık olmayan durumlara maruz kalmadan ebeveynleriyle arasında güvenli bir bağlanma oluşması oldukça önemlidir. Tanıdık, güven olmadan yaşamına devam etmek zorunda kalan bireyin ise gelecekteki yaşam partneriyle yaşadığı romantik ilişkileri ve günlük hayattaki ilişkileri olumsuz etkileneceği öngörülmektedir. Ergenlikte bağlanmada ise içsel ve dışsal sorunların ebeveyn-çocuk ilişkisini şekillendirdiği görülür. Bağlanma ergenlerin geçmiş deneyimlerini kapsar, çocukluğundaki deneyimleri ortaya çıkarabilir. Birey bu süreçte bireyselleşir ve kimliğini oluşturur. Yetişkinlikte bağlanmada ise yetişkinlerin ilişkilerinde bebeklik döneminden izler taşıdığı gözlemlenmiştir. Ainsworth, bağlanma davranışı sisteminden gelen sinyalleri uyarlayarak kişilerin güvenli bağlanma stillerini ortaya çıkarmıştır. 

Bağlanma stilleri güvenli bağlanma, güvensiz bağlanma, kaygılı bağlanma ve saplantılı bağlanma olarak dörde ayrılır:                

1.Güvenli Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bebeğin bakımı sağlıklı bir şekilde verilmiştir. Duygusal, fiziksel ve her yönden ihtiyaçları karşılanmıştır. Bebek ihmal edilmemiş, yeterince ilgilenilmiş, güçlü bağlar oluşturulmuştur. Yani yeterince sevilmiş, sayılmış ve dengeli davranışlarla büyütülmüştür. Bu şekilde yetişen çocukların iletişim becerileri ve kendini ifade etme kabiliyetleri iyidir. Yetişkin olduklarında rahat ve sağlıklı iletişimler kurabilirler.

2.Kaçıngan Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bakım veren kişi, çocuğa karşı mesafeli ve soğuktur. Çocuk ihmal edilmiş, yeterince şefkat, ilgi ve sevgi görememiştir. Bu şekilde yetişen çocuklar, dış dünyayı güvensiz olarak algılar, iletişimden ve bağ kurmaktan kaçınırlar, çoğunlukla içe dönük bir şekilde yaşarlar. Genellikle ilgi veya iletişim gibi beklentileri olmaz ve teması sevmezler. Destek ve yardıma kapalıdırlar,. Yetişkinlik sürecinde bireyselliği tercih ederler. Kendilerinden başka kimseye güvenmez ve başkalarının düşüncelerini önemsemezler. Kısa süreli ilişkiler yaşarlar.

3.Kaygılı Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bakım veren, çocuğa karşı yeterince güven, sevgi, ilgi vermemiştir. Belli bir oranda mesafelidir. Bakım veren çocuğun yanından bir süre gidip gelse bile çocukta tekrar gideceğine dair korku ve kaygılar oluşur ve bunlar kolay kolay giderilmez. Çocuk sık sık olumsuz tepkilerle ve eleştirilerle karşılanır. Yeterince güven ortamı sağlanmayan çocuk, kendinden şüphe eder; sürekli huzursuz ve kaygılı olur. Başkalarını kendinden daha üstün, değerli ve yeterli görür. Olumsuz benlik algısına sahiptirler. Sevilmeyip onaylanmayacaklarından korkarlar ve derin bağlar kuramazlar. Terk edilme korkuları vardır ve takıntılı davranışlar gösterme eğilimindedirler.

4.Korkulu Bağlanma: Bu bağlanma stilinde bakım veren, dengesiz ve tutarsız davranışlara sahiptir. Bir ilgilenip bir ilgilenmeyerek çocukta hasarlara ve güven problemine yol açar. Çocuğun duygularıyla oynanarak duygusal sarsılmaya sebep olur. Sağlıklı güven alanı oluşturulamadığı için dünya onlara güvensiz gelir çünkü ne tepkiyle karşılaşacaklarını bilemezler. Bu yüzden bağlanmaktan kaçınırlar. Bakım veren kişiye düşkün olabilirler. Davranışları ve tepkileri belirli değildir, kestirilemez. İlişkilerde aynı anda hem yaklaşıp hem de uzaklaşabilirler. Hem kendilerine hem çevreye güvenmezler.

Peki Bağlanmanın Uzun Vadeli Etkileri Nelerdir?

Bakıcılarıyla erken dönemde güvenli bağlanma geliştiren çocuklar yaşları ilerlediğinde daha yakın arkadaşlıklar kurmuşlardır. Bundan çıkan sonuç güvenmeyi ve olumlu etkileşimde bulunmayı öğrenen çocukların bu becerileri sonraki ilişkilere uygulayabildiğidir.

Bowlby, araştırmaları sonucunda bakım veren ile çocuğun erken yaşta ayrılmasının kişilik problemlerine, zihinsel hastalıkları ve suça sürüklenmeyi artırdığını gözlemlemiştir. Gelişim sürecinde çocuk, aile dinamikleri ne kadar elverişli ya da elverişsiz olursa olsun bakımını yapan kişilere bağlanma ihtiyacı içerisindedir. Kurum bakımında kalan çocuklar ise bu bağlanma ihtiyaçlarını kurumda bakımlarını sağlayan meslek elemanları ile sağladıkları için süreklilik içeren bir ilişki kurmakta zorlanırlar. Kurumlar aile ortamından hem organizasyon hem de katılımcıların rolleri bakımından farklılaşmaktadır. Bir müdür, bir müdür yardımcısı tarafından yönetilen kurumlar, çocukların topluca bir arada yaşamaları için organize edilmiş bir örgüt yapısına sahiptir. Kurum bakımı az sayıda uzman personelin çalıştığı, otoriter bir disiplin ve merkeziyetçi bir yönetim anlayışının olduğu toplu bakım şekli olara karşımıza çıkmaktadır. Yetiştirme yurtlarındaki bakım verenlerin sürekli değişmesi ve çocukların güvenli bir şekilde bağlanabileceği sabit bir kişinin olmaması nedeniyle, çocuklar yakın, sıcak ve süreklilik gösteren, duyarlı bakım veren bir yetişkin ilişkisinden yoksundurlar. Bu durum sonucunda çocuklar hem güvenli bağlanmada ciddi sıkıntılar yaşar hem çocukların ileriki hayatlarında psikolojik ve sosyal olarak birtakım sorunlarla karşı karşıya kalmasına sebep olabilir. 

Sosyal Hizmet disiplininde Bowlby’nin bağlanma kuramı ve geliştirilen bağlanma kuramı kavramları; bireyin gelişiminin ilk aşaması olan bebeklikte birincil bakım veren ve bebek arasındaki ilişkiyi anlamayı ve bireyin ergenlik ve yetişkinlikteki ilişkilerini anlamayı sağlar. Müdahale sürecinde bağlanma stillerini bilmek, birincil bakım veren ve çocuk arasındaki ilişkinin önemini anlamak uzman ve müracaatçı arasında iletişimi sağlar. Bowlby’nin bağlanma kuramı sosyal hizmet uzmanının; bebeklik döneminde birincil bakım veren ile bebeğin arasındaki ilişkinin önemini, çocuk ve birincil bağlanma figürü arasındaki iletişimi, bağlanma stillerini, ergenlikte bağlanmada içsel ve dışsal sorunların ve ebeveyn ilişkilerinin önemini, yetişkinlikte bağlanmada bebeklik dönemindeki yaşantının önemini anlamasını sağlamaya yardımcı olur.

Bağlanma kuramı dikkate alınarak koruma altında yetişen çocuklar alanında çeşitli politikalar geliştirilmelidir. Çocuk bakım kuruluşlarında bakım verenlerin seçilme süreci daha hassas yürütülmelidir. Sadece kağıt üzerinde bir yetkinliğe sahip olan değil çocuk gelişimi ve psikolojisine de hakim bakım personelleri istihdam edilmelidir. Her çocuğun bir aile yanında hayata hazırlanması için öncelikle biyolojik ailenin güçlendirilmesi esas alınarak ebeveyn ve çocuğa yönelik yalnızca ekonomik değil psikososyal güçlendirme çalışmaları bir düzen içinde yürütülmelidir. Biyolojik ailenin güçlendirilmesinin mümkün olmadığı durumlarda aile temelli bakım modellerinden koruyucu ailelik ve evlat edinme uygulamalarının tüm çocuklar için hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bağlanma kuramı bir çocuğun hayatının her döneminde ilgi, sevgi ve şefkat içeren bir ilişki içinde olma ihtiyacını vurgulamaktadır. Bu nedenle her çocuğun sevgi dolu bir ailede büyüme hakkını savunmak ve aile temelli bakım modellerine yatırım yapmak çocuğun üstün yararı için hayata geçirilmesi gereken en önemli politikalardır. 

Bu yazı Emircan Dündar, Sueda Kara, Elif Melisa Akgün, İlknur Erbulut, Aslıhan Çeri Arıcı, Nagihan Alkan tarafından Hayat Sende Derneği adına derlenmiştir. 

Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız

Anahtar kelimeler: aile, çocuk, koruma, korunmaya ihtiyacı olan çocuk, bağlanma, bağlanma kuramı, bowlby, mary ainsworth, yetiştirme yurdu, çocuk yuvası, sevgi evi, koruyucu aile, evlat edinme, gönüllü aile

Evlat Edinilen Çocukların 6 Yaşına Kadar Bilmesi Gereken 6 Şey

Uzun süredir evlat edinme dünyasında olan bireylerin,  yeni  evlat edinen ebeveynler için büyük bir endişe ve belirsizlik noktası oluşturduğunu unutmak kolay. Ne paylaşılmalı, ne zaman paylaşmalı ve çocuklarımızla evlat edinme hakkında ne sıklıkla konuşmamız gerektiği çoğumuz için ikinci planda kalabiliyor. Ancak evlat edinme sürecine yeni başlayanlar için bu konuşmaları başlatabilmek sancılı bir süreç olarak düşünülebilir. 

Yeni evlat edinmiş ailelerin stresini azaltmak için,  “evlat edinilmiş çocukların 6 yaşına kadar bilmesi gerekenler” başlıklı 6 maddelik bir liste hazırladık. Bu çalışma, konuyu basitleştirmek niyetinde olduğumuz anlamına gelmiyor. Aksine, evlat edinme sürecini yönetmeyi uygun hale getirme arayışında olduğumuzu gösteriyor. Eski bir atasözünün tavsiye ettiği gibi “Bir fili nasıl yersin?” sorusuna cevabın “Bir lokmada’’ olması gibi  bizim hedefimiz de, çocuğunuzun 6 yaş gününe kadar üzerinde çalışabileceğiniz 6 basit  “öneri’’ vermektir.

  1. Çocuklar Evlat Edinildikleri Bilmelidir

Eğer konuşma başlatmaya çalışırsanız, çocuklarla birlikte yaşlarına uygun kitaplar okuyarak başlayabilirsiniz. Evlat edinen çeşitli aileler hakkında çeşitli türlerde kitaplar okuyabilir ve konuşmayı yöneten sorular yöneltebilirsiniz. Örneğin; “Consider Making A Lifebook’’ evlat edinilmiş bir çocuk için  hikayesini anlaşılır, basit, yaşına uygun ve görsel kullanarak anlatır.

  1. Evlat Edinme, Ailelerin Büyümesi için Normal Bir Yoldur

Çocuklar, onları evlat edinen aileleri veya biyolojik aileleri tarafından yetiştirilebilirler. Bir aile kurmak için bütün yolların iyi olduğunun çocuğunuza açık ve anlaşılır bir şekilde anlatabilmek  önemli. Evlat edinmenin aile kurmanın normal bir yolu olduğu çocuğa açık ve anlaşılır şekilde anlatılmalı. Çocuklarla bu konuda iletişim kurarken bazen hikayelerden yararlanılabilir. Çocuk kitapları, karışık bir hikayenin ağırlığını üstlenmenin ve onu boz ayı annesine benzemeyen sevimli mi sevimli bir panda gibi tarafsız bir üçüncü tarafın omuzlarına yüklemenin harika bir yoludur.

  1.  Çocuklar, Biyolojik Bir Anne ve Babaya Sahip Olduklarını Bilmelidir

Şeffaf olun ve çocuğa durumun göründüğü gibi karışık olmadığını söyleyebilirsiniz. Her çocuğun,  bir annenin rahminde büyüdüğünü ve biyolojik annesinin var olduğunu çocuğa uygun bir dille anlatabilirsiniz. Bu konuda destek almak istiyorsanız  “CreatingFamily.Org podcast” e  bakabilirsiniz. Bu podcast, her gelişim evresi ve her yaş grubundan çocukla iletişim kurmanın yollarını dinleyicilere açık ve net bir şekilde anlatıyor.

  1. Çocuk, Biyolojik Ebeveynlerinin Onu Evlat Edindirmelerine Sebep Olabilecek Bir Şey Yapmadığını Bilmelidir

Bir çocuğun evlat edindirilmesi, onun iyi ya da kötü bir davranışı yüzünden gerçekleşmez. Ancak çocuklar zor şeyler yaşadıklarında sık sık onları suçlayıcı ve örseleyici mesajları kolayca içselleştirebilirler. Çocuğa, evlat edinmenin yetişkinler tarafından kararlaştırılan, yetişkinlerle ilgili bir durum olduğunu açıklayabilir, çocuğun kafasında soru işaretleri kalmaması için onunla konuşabilirsiniz.

  1. Çocuğunuz, Biyolojik Ebeveynleri Hakkında Saygıyla Konuştuğunuzu ve Onları Önemsediğinizi Bilmelidir

Çocuğunuzun biyolojik ailesine veya onların seçimlerine saygı duymakta güçlük çekseniz bile onlara saygı duyduğunuzu çocuğunuza gösterebilmeniz gerekir. Ve sizin, onlar hakkında iyi bahsettiğinizi duyması önemlidir. Çocuklar, biyolojik ebeveynlerini seçimlerinden ya da çocuğun kendisinden ayırt etmek için eleştirel düşünme becerilerine yeteri kadar sahip değillerdir. Biyolojik ailenin eleştirisini çocuk kendi eleştirisi olarak içselleştirebilir.

  1. Çocuğunuz, Evlat Edinme Hikayelerini Anlamak İçin Zeminin Hazırlandığını Bilmelidir

Çocuğunuza, yetiştiği süre boyunca evlat edinilme hikayesini ve buna dair her konuyu anlamasında yardımcı olmalısınız. 6 yaş altındaki çocuklar, evlat edinme sürecini anlama konusunda güçlük yaşayabilir, bu yüzden çocukla konuşmak için çocuğun hazır olduğunu anlayabilmek önemlidir. Konuşmaya nasıl başlanacağı hakkında kararsız hissetmek normal ve bu düşünce göz korkutucu gelebilir ancak unutulmamalıdır ki çocuk ile konuşmak,  onun ilk yaşam öyküsünün parçalarının oluşması açısından hayatidir. Bu yüzden yetiştiği süre boyunca uygun zaman ve yaş aralığında süreç detaylarını onunla paylaşabilirsiniz.

Fakat çocuğun yetiştiği süre boyunca bilmesi gereken her şeyi anlatmak da riskli olabilir. Bu yüzden neleri anlatıp, anlatmamanız gerektiğine iyi karar vermeniz gerekiyor. Konuşmaya nasıl başlayacağınızdan emin değilseniz CreatingaFamilyEd.org ‘dan evlat edinme hakkında ve çocuklarla konuşma üzerine pek çok kaynak, çevrimiçi kurslar ve arşivlenmiş podcastlere ulaşabilirsiniz.

Yazının orjinal linkine ulaşmak için tıklayınız

Bu yazı Seda Erdoğan tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmış, kontrolü İlayda Şen tarafından yapılmıştır.

Bu yazı  “6 Things Your Adopted Kids Need to Know by Age 6”  başlıklı yazıdan özet haline getirilmiştir. Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.

Çocuğunuzla Bağınızı Kuvvetlendirmek İçin 8 Yol

çocuğunuzla bağınızı kuvvetlendirmek için 8 yol

Çocuk ve ebeveyn arasında bir bağ oluşması her zaman kolay ve doğal bir şekilde gerçekleşmeyebilir. Travma, istismar veya ihmal geçmişi olan bir çocuğa ebeveynlik yaparken bu tecrübeler, sizin bağ kurma sürecinizi daha da zorlaştırabilir. Peki çocuğunuzla bağınızı nasıl güçlendirebilir ve daha kuvvetli aile bağlarına sahip olabilirsiniz? 


Bunun için, evlat edinenlere yönelik Dr. Dan Seigel’in 2015’ te CreatingaFamily.org’ta yer alan “Evlat Edinmede Ebeveynlerin Bağlılık Türlerinin Önemi” isimli çevrimiçi seminer arşivlerine bir göz attık. Çocuklarla bağ kurma konusundaki verdiği bilgilerin çoğu kendi kitabında da bulunabilir. (Parenting from the Inside Out: How a Deeper Self-Understanding Can Help You Raise Children Who Thrive (10th Anniversary Edition).)

Çocuğunuzla Bağınızı Kuvvetlendirmek İçin 8 Yol

1. Çocuğumuzla bağ kurmak, bizlerin çocukken kurduğu bağlarımızın şu anki hayatımızı nasıl etkilediğini anlamakla başlar.

Çocuğumuzla etkileşimimiz, onların beyinlerinin gelişme tarzını şekillendirir. Çocuğumuzun iyi bir  bir bağ kurmamızı sağlayacak fırsatları yaratmak için  geçmişte kurduğumuz kendi bağlarımızı i ve hangi alanlarda iyileşmeye ihtiyacımız olabileceğini anlamaya çalışmalıyız. Örneğin, Dr. Seigel’ e göre, bir ebeveynin henüz tamamen yüzleşemediği üzüntüsü ve travmaları çocuğun kuracağı ilişkilerde  korkmasına, karşıdakine düzensiz bağlanmasına ve olumsuz etkileşimler kurmasına sebep olabilir.

Birçok aile bu hassas noktaları keşfetmek için bir danışman veya terapistle konuşmaktadır. Bu noktaları öğrenmeye başlamak için size aşağıdaki iki CreatingaFamily.org kaynağını tavsiye ediyoruz:

2. Çocuğunuzun nasıl olması gerektiği ile ilgili beklentilerinizden kurtulun ve çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin.

Deneyimlerimiz beklentilerimizi şekillendirir. Beklentilerimizi dikkatlice irdeleyip tanımladığımızda ebeveynlik yaptığımız çocuğumuz için gerçekçi olmayan beklentilerimizi yeniden değerlendirebilir veya bu beklentilerden kurtulabiliriz. Karşımızdaki çocuğa tamamen koruyucu bir kabullenme ile ve istekle yaklaştığımızda onun olabileceği en iyi insan olarak büyüyebilmesini ve gelişebilmesini en iyi şekilde sağlayabiliriz.

3. Çocuğunuzun, sizin ve diğerler insanların  neler  hissettiğini bilfiil  tartışarak çocuğunuza duygularını nasıl ifade edebileceğini öğretin. 

Çocuğunuzun duygusal zeka oluşturmasını sağlamak bunaltıcı bir görev olmak zorunda değildir. Birlikte yapılan günlük aktivitelerle, çocuğunuza duygularını tanımlamayı ve sınıflandırmayı erkenden öğretebilirsiniz. Çocuğunuz büyüdükçe onlara aktarabileceğiniz, onlarla tartışabileceğiniz hayat tecrübelerini ve gündelik olayları düşünün.  Örneğin, bebeğinize çocuk kitapları okurken durun ve ana karakterin ne hissettiği ile ilgili yorumlarda bulunun. Çocuğunuz büyüdükçe, beraber kitap okurken veya film izlerken karakterlerin nasıl hissediyor olabileceği hakkında durup beraber tartışma alışkanlığınıza devam edin.

4. Çocuğunuzun o anki davranışını durdurmaya yarayacak herhangi bir şey yapmaktansa, onu o anki davranışa neyin sevk ettiğine odaklanıp uzun vadeli hareket ederek ebeveynlik yapın.

Evet doğru, çocuklar can sıkıcı davranışlara sahip olabiliyor. Ancak çoğu zaman, özellikle de çocuklarımız gençken ve hala dil yeteneklerini geliştirirlerken, davranışları bir amaca hizmet eder. Perspektifinizi değiştirmeye çalışarak davranışların çocuğunuzun ihtiyaçlarının veya  beceri eksikliğinin bir tezahürü  olduğunu düşünün. Bakış açınızda yapacağınız bu değişiklikle çocuğunuzun ihtiyacını karşılamak için harekete geçebilir veya ona henüz tecrübe etmediği bir araç teklif edebilirsiniz.

Örneğin, yüzlerce soruyla taciz edilirken kahvaltı masasında oturup huzur içinde kahvenizi içmeye çalışmanız kuşkusuz çok rahatsız edicidir, değil mi? O hâlde, geveze çocuğunuzun hiç durmadan konuşması hakkındaki rahatsızlığınızı, sizinle neden motor takılmış gibi konuştuğuyla ilgili meraka dönüştürün. Tüm gece boyunca sizden ayrı kaldıktan sonra sizinle yeniden bağ kurmaya çalıştığını mı düşünüyorsunuz?  Eğer öyleyse, bu sorunu  farklı bir şekilde ele alabilirsiniz. Kahvenizden canlandırıcı bir yudum alın ve ona sahip olduğu hayalleri hakkında birkaç soru sorun. Kendi çılgın hayallerinizi paylaşın. Önünüzdeki günün en iyi bölümünün ne olacağını düşündüğünü sorun. Onu kalbinizdeki ve zihninizdeki yeriyle ilgili rahatlatarak güvende hissetme duygusunu kamçılayarak  onunla bağ kurabilirsiniz.

Çocuklarımızın tüm davranışlarını fark etmek çok da kolay değildir. Ancak eğer siz çocuklarınızın ihtiyaçları ve davranışlarına uzun vadeli ebeveynlik yapmayı seçerseniz merak etmek sizin en iyi arkadaşınız olacaktır.

5. Farklılıkları tanıyarak, tartışarak ve kabul ederek ailenizde bir merhamet kültürü oluşturun.

Birçok evlat edinilmiş, koruma altına alınmış veya akrabalık bağına sahip çocuk birden fazla geçerli nedenle içinde yaşadıkları aileden farklı hissediyorlar. Bu farklılıklarla başa çıkma şekliniz çocuğunuzun aile içinde nasıl hissettiği konusunda dünya kadar fark yaratabilir. Çocuğunuzun güven duygusu ve bağlılığı, farklılıkları kabul ve takdir edildiğinde derinleşecektir. Böylesi bir durumda da, merakınız ve çocuğunuzun kendine özgü şeylerine ilişkin açıklığınız onun öz güvenini inşa eder.

Ayrıca, çocuğunuzun mizacı veya yetenekleri ile dış dünyanın beklentileri arasındaki farklılıkları onurlandırma arayışında olun. Böyle yaparak, becerileri ve örneğin akademik beklentiler arasındaki eksikliklerin zorlukları için ona şefkatinizi göstermiş olursunuz. Böylece onunla olan ilişkinizi ve evinizi onun bu farklılıkları nasıl idare edeceğini öğrenmesi ve bu mücadeleyi vermesi için bir güvenli bölge haline getiriyor olacaksınız.

6. Çocuğunuzla ortak  bir tecrübeyi ve her birinizin bu konuda neler hatırladığını tartışın. Burada önemli olan, doğruluktansa duygulara odaklanarak ortak hikayenin anlatılmasıdır.

Duygusal tecrübelerin paylaşımı, aranızda bir bağ kurar. Ailenizle birlikte ilham veren ve neşelendiren bir film izledikten sonra nasıl hissettiğinizi düşünün. Tecrübe ettiğiniz bu duygular hakkında konuştuğunuzda ve hatta birlikte bu duyguları karşılaştırıp kıyasladığınızda bir bağ kuruyor olacaksınız.. Hikayeleri paylaşmak ortak duyguları gün yüzüne çıkarır ve insanların tek bir olayda birçok farklı duyguyu yaşamasını normalleştirir.

7. Tüm aile üyeleriyle birlikte bir aile kitabı oluşturun. Her bir üyenin kendileri hakkında resimler ve sözcüklerle bir hikaye oluşturması için bir bölüm ekleyin. Ayrıca, aile tatilleri, kutlamaları, gelenekleri vs. için de bölümler ekleyin.

Her ailenin kendi aile kitabında bir araya gelme fırsatı  olacaktır ama en önemli bileşen herkesin katkısını içermesi olmalıdır. Aileniz hangi formatı seçerse seçsin, her bir kişi nasıl veya neyin paylaşıldığı ile ilgili bir beklenti olmadan kendi deneyimlerini ve hatıralarını paylaşmalıdır. Daha sonra, kitap tamamlandığında, kitabı gözden geçirmek ve kitap hakkında konuşmak için bir gece ayırın. Bazı bölümlerde  anılara yolculuğun tadını çıkarın. Ve diğer katkıların aydınlattığı acı verici anıları veya zorlukları çözmek için zaman harcayın. Ailenizin her bir üyesi, diğer üyelerin kitaba eklediklerine kendine has tepkiler verecek ve siz zoru iyiyle birlikte kabul ettiğinizde çocuğunuzla aranızdaki güven giderek derinleşecektir.

8. Düzenli aile toplantıları ayarlayın. Aile üyelerinin yaklaşan etkinlikler, son zamanlarda gerçekleşen şeyler, aile programı ve başka ne sizin için önemliyse onunla ilgili his ve düşüncelerini paylaşmalarına izin verin.

Haftalık toplantıların faydalarından biri, birbirinizle tutarlı iletişim alışkanlığı oluşturmanızdır. Hiç kimse halkanın dışında bırakılmış hissetmez ve bu herkesin oraya ait olduğunu söylemenin en somut yoludur. Düzenli toplantılar, görülmek ve duyulmak için herkese uygun bir yer vererek aranızdaki bağı derinleştirilebilir. Tüm aile bireylerinin katılmasını sağlamak ve herkesin bu amaca bağlı hissetmesine yardımcı olmak için aile toplantılarını eğlenceli ve ilgi çekici hale getirin.

Sonuç olarak, aile birliği içindeki takım çalışmasını teşvik eden bu durum, ayrıca çocuğunuza zamanını ve sorumluluklarını işbirliği içinde nasıl yöneteceğini öğretmek için etkili bir araçtır. Bu takım çalışmasının bağlayıcılığı çocuklarımıza güven ve emniyet sağlar.

Adım adım aranızda bir bağ inşa edin!

Özellikle de eğer bu yazıyı çocuğunuzla aranızdaki bağın azaldığını veya yok olduğunu hissettiğiniz zamanlarda okumaya başlamışsanız, bu sekiz ipucu nedeniyle bunalmış hissetmek kaçınılmaz olabilir.. Buna benzeyen başka makalelerde de söylediğimiz gibi, başlamak için bir tane ipucu seçin. Sizin için (Ve eğer partneriniz varsa onun için de.) daha “kolay” veya en erişilebilir olduğunu düşündüğünüz yöntemi seçmeye çalışın. İyice uzmanlaşana kadar bu yöntem üzerinde çalışın ve daha sonra diğer bir yöntemi denerken motivasyonunuzu artırması için bu başarı hissini düşünün

Son olarak, bu ebeveynlik ipuçlarından hiçbirinin “bir kez yapıldı ve bitti” ipuçları olmadığını unutmayın. Bu yüzden, çocuğunuz büyüyüp değişirken bunları en iyi şekilde uygulamak için yeni yollar denemekten çekinmeyin. Tekrar söylüyoruz, ebeveynlik uzun vadeli düşünmeye ihtiyaç duymaktadır.

Bu 8 ipucundan herhangi birini denediniz mi? Hangileri sizin için kolaydı? Daha zordu? Yorumlarda bizimle bunları paylaşın!

Bu yazı “8 Ways to Strengthen Attachment with Your Child” başlıklı yazıdan Türkçeye çevrilmiştir.

Yazının orjinal linkine ulaşmak için tıklayınız.

Bu yazı Gözde Çağar tarafından Hayat Sende Derneği adına Türkçeye kazandırılmış, kontrolü Mert Akçay tarafından yapılmıştır.

Pozitif sosyal dönüşüm için bağışlarınızla destek olun. Bağış yapmak için tıklayınız.

Anahtar kelimeler: koruyucu aile, evlat edinme, koruma altındaki çocuk, yetiştirme yurdu, çocuk koruma sistemi